Son zamanlarda PKK’nın saldırılarının sivilleri hedef aldığı, özellikle işçileri, öğretmenleri, emekçileri seçerek katlettiği görülmektedir. Bu konuya yeterince hassasiyet gösterilmediği ortadadır; kamuoyu yapıcısı medya ve sivil toplum kuruluşlarının bu duruma sessiz kalması, meseleye yeterli ilgi göstermemesi ise ayrı bir meseledir.
Şüphesiz terör örgütünün, sivilleri hedef seçmesi yeni bir olay değildir. PKK’nın katlettiği masum çocukları, kadınları, evleri basılıp öldürülen köylüleri düşününce terör örgütünün çoluk-çocuk demeden, önüne çıkan yaşlı-genç herkese saldırdığı ve saldırabildiği birçok örnek olay hatırlanacaktır. PKK/PYD katil sürüsünün sivil hedeflere yönelmesi yeni olmamakla beraber şimdilerde münhasıran sivilleri, bilhassa karayolu işçilerini, baraj ve şantiyelerinde çalışan inşaat emekçilerini maden veya başka alanlarda çalışan, ekmeğini taştan çıkaran işçileri seçmesi, tesadüf değildir. Elbette bölgede çalışan öğretmenler, hemşire ve doktor gibi sağlık görevlileri, köye-kente hizmet götürmeye çalışan kamu emekçileri de terör örgütünün hedef tahtasında listenin başında yer almaktadırlar ki bütün bunların, terör örgütünün içinde bulunduğu durumla ilgili olduğu söylenebilir.
Emeğe saldırı
Bugün Türkiye’nin terörle mücadelede geldiği aşamada artık bu katil sürüleri için öyle katliam yapmak, önüne çıkan insanları vurmak kolay değildir; hele karakol basıp askere saldırma gibi eylemlerin yapıldığı günler oldukça gerilerde kalmıştır. Şimdi o alçak kan dökücüler için saklanma, kaçma, sığındıkları deliklerden bulup çıkarılma, cezalandırılma zamanıdır. Onun içindir ki bu operasyonları yöneten İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu’ya karşı muhtelif yollardan alçakça iftira dâhil her yolla saldırıya geçmişlerdir.
“Terörle mücadelede, kamu düzenini sağlamak için atılan adımların, takip edilen strateji ve politikaların isabeti Bakan Soylu’ya yönelik kampanyanın genişlemesine sebep olmuştur fakat bunun millet nazarındaki karşılığının ne olduğunu daha önemlidir. Terörle beslenen çevreler ve onların içerideki ve dışarıdaki destekçilerine verilecek en güzel cevabın terör örgütüne karşı takip edilen mücadelenin başarısı, üstünlüğü olacaktır ve olmaktadır. Süleyman Bey’in cesur ve kararlı tutumu şimdiden millette yankısını bulmuştur.”
Terör çetelerine karşı mücadelenin etkinliğinin artması, örgütü daha savunmasız suikast ve saldırılara daha açık görülen sivil hedeflere yöneltmiştir. Terör örgütleri eylem yapamazlarsa biterler, tükenirler; onlara boşuna kanla beslenen vampirler denmiyor. Bugün PKK/PYD, DEAŞ gibi, katliam peşinde koşan örgütler bu sorunla karşı karşıya oldukları, eylem yapma kapasitelerini kaybetmekte oldukları için ayakta durduklarını göstermek üzere daha çok sivil hedeflere, emekçilere saldırmaya yönelmişlerdir.
Ekmek ve barış
Bu konuda devletin mücadeleyi çok kapsamlı yaptığı, sivil hedeflere dönük saldırıları önleyici tedbirleri artırdığı biliniyor fakat emekçiler katledilirken, onların haklarından bahsedenler nerelerdeler? Her 1 Mayıs’ta sokakları, meydanları inleten bununla yetinmeyip emeğin hakkını savunmak için her türlü eylemi yapmaya kalkanların neden sesleri çıkmamaktadır. Neden katiller sürüsüne hedef olan emekçilerin başta yaşama hakkı olmak üzere çalışma özgürlüklerine saldıran onların emeğini kanla tahrip eden vandallara ses çıkarmamaktadırlar. Siz bazı sendikalar(!) hadi malum sebeplerle sesinizi çıkaramıyorsunuz diyelim, PKK/PYD çizgisindeki siyasi oluşumlarla, derneklerle aynı çizgide yürüyüşler yapıp eylem koyarken vicdanınızı nasıl susturuyorsunuz!
Buradan hâlâ emek mücadelesi inancını kaybetmemiş iseler kendisini solcu kabul eden muhtelif sendikaları, DİSK’i emeğe yönelen PKK/PYD terörüne karşı sessiz kalmamaya, çalışma özgürlüğünü yok etmeye dönük bu sorunu uluslararası platformlara taşımaya davet ederken bunun bir insanlık görevi olduğunu da hatırlatmak isterim.