Ana Sayfa Teknoloji Kim Kimdir? Gündem Siyaset Ekonomi Asayiş Eğitim-Bilim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Dünya Spor Yerel Haberler
Bakan Şimşek: KDV artışı yapılmadı!
Bakan Şimşek: KDV artışı yapılmadı!
“Sibergöz-35” operasyonlarında 48 şüpheli yakalandı
“Sibergöz-35” operasyonlarında 48 şüpheli yakalandı
'Narkoçelik-14” operasyonlarında 321 şahıs yakalandı
"Narkoçelik-14” operasyonlarında 321 şahıs yakalandı
KDV uygulama tebliğinde değişiklik
KDV uygulama tebliğinde değişiklik
Milletlerarası anlaşmalar Resmi Gazete'de
Milletlerarası anlaşmalar Resmi Gazete'de

Ahmed F. YÜKSEL

Beyniniz Bilimle oyunlarını açıklıyor
25 Mart 2013 Pazartesi

Yazar Serdar Turgut ve İsmet Berkan son bilimsel gelişmelere kafayı takmışlardan sadece birikisi... Geçenlerde de her nasılsa Bugün Gazetesi’nde (http://yasam.bugun.com.tr/bozon-da-cern-de-beynimizin-icinde-yazisi-226780) Esra Uçar yazdı benzer konuyu,  atomlardan oluşmuş alt yapımızla ilgili...
Artık ben de bir başka kesin gerçeğini, yazayım dedim BEYNİN!
Tüm insanlar gerçek dünyada yaşadıklarını sanarken, gerçekte Beyinlerinin oluşturduğu hayal dünyasında, İllüzyon dünyada yaşadıklarını nasıl oluyor da fark etmiyorlar!
Mutluluklarını veya tüm mutsuzluklarını, bütünüyle beyinlerinin otomatik bir şekilde; benliklerinin yani farkındalık alanlarının hiç bir katkısı olmadan, nasıl yaşamakta olduklarını fark etmiyorlar...
Gelin adım adım bu gerçeği fark etmeye çalışalım...
Önce madde vardır algısı...
Beyin, madde vardır algısına neye dayalı olarak hüküm veriyor?
Gözden veya dokunma noktalarından beyne ulaşan  dalga boylarına göre! Peki, gözde veya dokunma noktasında farklı dalga boyu alanlarını beyne iletme kapasitesi olsaydı hala bugün var diye iddia ettiğimiz şeylerin varlığını iddia edebilecek miydik? Demek ki Madde denen şey ve madde dünya tasavvuru yalnızca beyne ulaşan belirli dalga boyları sonucu beyinde oluşan bir varsayımdır.
Gelelim işin,  ikinci adımına... Beynimizin içinde görüp de dışarıyı veya dışarıda yaşıyoruz sanısını oluşturan sisteme...
Beyin, kendisine ulaşan dalga boylarına/dataya/bilgiye göre kendi içinde bir değerlendirme yapıp kendi içinde bir hayal oluşturuyor ki, biz de buna gördüklerim diyoruz.. Yani tüm gördüklerimiz, görüyorum dediğimiz her şey gerçekte beynimizin içinde oluşan bir hayalden başka birşey değildir! Tıpkı rüya gibi!. Beyin veri tabanındaki bilgileri dışarıdan kendine ulaşan bilgi olmamasına rağmen gözler kapalı iken değerlendirerek rüya adını verdiğimiz şekilde kendi içinde şekillendirmektedir. Yani gece rüyası neyse gündüz uyanıklık dediğimiz süreçteki gördüklerimiz de aynı şekilde gündüz rüyasıdır. Her an beynin oluşturduğu bir rüyadan diğer rüyaya geçerek yaşamaktayız!
Gelelim üçüncü adıma... Karşımızdakini tanıyor muyuz? Yoksa hayalimizin dünyasındaki falanca ya da filancaya mı muhatabız?
Beynimizde oluşan ve düşünüyorum dediğimiz tüm kişi etiketleri, kim olursa olsun (en yakından en uzağa) hepsi de beynimizin oluşturduğu kişiliklerdir! O kişilerdeki veya beyinlerdeki sonsuz özelliklerden yalnızca bize yansıyan okyanusta buz adacığı oranındaki bilgilere göre beynimizin oluşturduğu hayali kişiliklerle tüm ömrümüz geçmekte ve asla onları tanımadan bu dünyadan geçip gitmekteyiz.
Şimdi işin başka bir can alıcı noktasına gelelim. Beyin adıyla işaret edilen gerçekte bu et beyin midir?
Yazının başında madde algısı ve sanısının beyine ulaşan dalga boylarına/dataya/bilgiye göre oluştuğundan söz etmiş, eğer beyine farklı ulaştırıcı yollardan farklı bilgiler ulaşsaydı madde tanım ve kavramımızın tamamen bambaşka olacağından söz etmiştim. İrdeleyelim!
Beyne ulaşan bu bilgilere göre Beyni et parçası gibi görürken, Mega mikroskoplarla baktığımızda onun atomik bir kütle olduğunu bilimsel olarak kanıtlamış durumdayız. Ya ötesi... Dalga boylarını yani bilgiyi/datayı çözümleyip, veri tabanı dediğimiz dalga yumağı veya data merkezi olan ve her an veri tabanı olan datayı sentezleyerek yeni hayal/düşünce dünyası oluşturan beynin ölümsüz olarak sonsuz hayatı olduğunu; (eskilerin de bu yapıyı tanımlamak için) RUH adıyla anıldığını niye fark edemiyoruz dersiniz?
Elbette beynimize önceden girip yeni bilgilere kendisini kilitleyen beyin işlevi dolasıyla!
Bu konunun çok daha ileri aşamaları var yazılabilecek, ama şimdilik öncelikle fark edilmesi zorunlu olan bu kadarıyla yetinelim...
Düşünüp sorgulayan beyinler çıkarsa gerisini de yazarız.

Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
ANKARA GAZETESİ
YAZARLAR
Oylum DEMİRAY
Oylum DEMİRAY
Bahçeli ayıp etti
Durak Avcıoğlu
Durak Avcıoğlu
Hrant Dink Cinayeti ve Hukukun Üstünlüğü: Siyasi Manipülasyon ve Toplumsal Bölünme
Erkan Zorlu
Erkan Zorlu
İşsizlik ve Enflasyon Arasında İnce Bir Denge
Dilek YILMAZ
Dilek YILMAZ
Siyasette İddialar ve Siyasi Oyunlar: Gerçekler ve Algılar
Münir SAATCİ
Münir SAATCİ
Milletvekilleri Belediye Başkanlığına Aday Olmamalı
Vedat Bilgin
Vedat Bilgin
Veda zamanı
ANKARA
TWITTER'DA ANKARA GAZETESİ
FACEBOOK'TA ANKARA GAZETESİ
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ANKET
Türkiye'nin aktif dış politikasını nasıl buluyorsunuz?

Doğru Buluyorum
Yanlış Buluyorum
Fikrim Yok

Sonuçları göster Anket arşivi
ARŞİV
Ana Sayfa Teknoloji Kim Kimdir? Gündem Siyaset Ekonomi Asayiş Eğitim-Bilim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Dünya
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri