Ana Sayfa Teknoloji Kim Kimdir? Gündem Siyaset Ekonomi Asayiş Eğitim-Bilim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Dünya Spor Yerel Haberler
Bakan Göktaş: Aile Destek Merkezleri’nden geçtiğimiz yıl yaklaşık 140 bin kişi yararlandı
Bakan Göktaş: Aile Destek Merkezleri’nden geçtiğimiz yıl yaklaşık 140 bin kişi yararlandı
Meteoroloji’den kuvvetli yağış ve rüzgar uyarısı
Meteoroloji’den kuvvetli yağış ve rüzgar uyarısı
Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Konseyi’nin 75. yıl dönümünü kutladı
Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Konseyi’nin 75. yıl dönümünü kutladı
Kalkan-21 operasyonlarında 16 göçmen kaçakçılığı organizatörü yakalandı
Kalkan-21 operasyonlarında 16 göçmen kaçakçılığı organizatörü yakalandı
Bakan Fidan, Pakistan Dışişleri Bakanı Dar ile görüştü
Bakan Fidan, Pakistan Dışişleri Bakanı Dar ile görüştü

Metin BOŞNAK

12 Eylül’e bir kala
2 Eylül 2013 Pazartesi

 

Her yıl bir kere okuyup da hala çok sevdiğiniz, her okuma da hem üslubu hem tematik kapsayıcılığıyla sizi ilk okumanızdaki kadar saran bir eser var mıdır?
 
Sizi bilmem. Ancak benim için her okumada “şunu ben niye yazamadım?” sorusunu sorduran bir kısa roman var.
 
George Orwell’in Hayvan Çiftliği’ni her yıl 11 Eylül tarihinde bir kere daha okumak ve her okumada kıskandıran bir öngörüyü görmek bana karmaşık duygular yaşatır. Hazzı ve ıstırabı eş zamanlı olarak yaşatan bir tecrübe olur her okuma ayinim.
 
Özetlenmesi zor olan eserde Bay Jones, çiftliğindeki hayvanları ihmal etmekte ve onların ürettiklerini de har vurup harman savurmaktadır. İhtiyar Major adında popüler bir domuzun ortaya attığı devrim projesi diğer hayvanlara ilham olur ve o rüya konuşmasını anlattıktan sonra İhtiyar Major ölür. Ancak hayvanlar Kartopu ve arkadaşlarının önderliğinde devrimi başlatırlar ve Bay Jones’u ve karısını çiftlikten atarlar. Artık çiftlik, “Hayvan Çiftliği” diye anılacaktır. Domuzların iktidarı başlar ve hayvanların asıl sınavı da o zaman başlar.
 
1917 Bolşevik Devrimi ve sonrasındaki gelişmeleri fabl tarzında anlatan eser, yüksek ideallerin nasıl zamanla toplumdan destek alarak, topluma zulmetme mekanizmasına dönüştüğünü anlatır.
 
Önce Çiftliğin kimliği belirlenir, sonra da kuralları. Aslında her ikisi de, insan olan Bay Jones’a benzememek üzerine kuruludur. Yani, Hayvan Çiftliği aslında Bay Jones’ın temsil ettiği her şeyin tam tersi olmak demektir. Yani tam bir antitezdir. Bütün kimliği anti-Jones olmak üzerine kurulunca, aslında Çiftliğin kimliği Jones üzerinden tanımlanmış olur.
 
Çiftlik idaresini ele alan domuzlar kısa zamanda Jones’un yaşadığı yerin, yediklerinin, içtiklerinin, yaptıklarının çok da fena olmadığını keşfederler. Çiftlikteki diğer hayvanların gözlerin önünde, daha önce sakladıkları ve yasak olan şeyleri alenen de yapmaya başlarlar.  Hatta yaptıkları şeyleri aslında Çiftlikteki diğer hayvanlar için yaptıklarına, artık mankurtlaşmış diğer hayvanları ikna ederler. İkna olmayanları da korkuyla sustururlar. Korku propagandasının en önemli mekanizması da artık.
 
Ne de olsa, “Bütün hayvanlar eşittir. Fakat bazı hayvanlar ötekilerden daha fazla eşittir.”
 
Başlangıçta Troçki’yi temsil eden Kartopu hayvanlara okumayı öğretir, bir değirmen yapılması taraftarıdır. Artık iktidardaki Domuzlar arasında pasta payı kapma yarışı başlamıştır. Napolyon değirmene önce karşı çıkar, Kartopu'nu çiftlikten kovdurduktan sonra ise değirmenin yapımını ister. Kartopu gitmiştir ancak, propaganda devam başlar ve Çiftlikte olan her kötü olaydan Kartopu sorumludur artık!
 
Yeni lider Napolyon, köpekleri eğitir ve bir polis gücü haline getirir, Kartopu'nu çiftlikten kovar, insanlarınkinden daha baskıcı bir yönetim kurar. Hala birazcık direnme gücü olan hayvanlara karşı yapılan korku propagandası her zaman “Yoksa Bay Jones’un geri gelmesini mi istiyorsunuz?” olur. Hayvanlar artık hangisinin daha iyi olduğunu bile anlamadan Bay Jones’un kendi başına bri korku remizi olarak kabul eder, içselleştirir.
 
Bir gün domuzlar insanlara Çiftlikte davet verirler. Diğer hayvanlar epey bir süre izlerler. Gerekçeler gerçeklerin yerini almıştır…
 
Ancak bıçak kemiğe dayanır ve son bir gayretle Çiftlik sakinleri insanların yaptığı her şeyi insanların ötesinde bir şevkle yapmayı adet edinen hayvanları insanlarla beraber kovalar kaçırırlar.
Domuzlarla insanlar birbirine karışarak kaçmaya başlarlar. Kitabın son satırlarında şöyle bir ifade geçer: “Hayvanlar bir insanlara baktılar bir kaçan hayvanlara (domuzlara). Bir hayvanlara baktılar bir insanlara. Ancak hangisinin hangisi olduğunu anlamak imkânsız hale gelmişti.”
 
İşte ben Eylül aylarını, bundan dolayı sevmiyorum.  
Sadece 1980 yılından beri değil, Mehmet Rauf’un Eylül (1946) romanından beri.
Eylül’deki yasak aşk birilerine geçici mutluluklar yaşattı belki.
Lakin romandaki son gece konakta yangın çıkar. Herkesi bir telaş ve korku alıp götürür. Canlarını zor kurtarırlar. Suat ortalıklarda yoktur. Süreyya alevlerin içine doğru “Suat!” diye ilerlemektedir. Ama ötesine cesaret edemez. Necip, bir haykırışla içeriye fırlar. Her ikisi de çöken tavanın altında can verirler.
 
Ve bana öyle geliyor ki, Amerikan hafızasındaki 11 Eylül etkisi, Türkiye’de 12 Eylül olarak tecelli etti ve edecek

Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen 1 yorum var.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
ANKARA GAZETESİ
YAZARLAR
Oylum DEMİRAY
Oylum DEMİRAY
Bahçeli ayıp etti
Durak Avcıoğlu
Durak Avcıoğlu
Hrant Dink Cinayeti ve Hukukun Üstünlüğü: Siyasi Manipülasyon ve Toplumsal Bölünme
Erkan Zorlu
Erkan Zorlu
İşsizlik ve Enflasyon Arasında İnce Bir Denge
Dilek YILMAZ
Dilek YILMAZ
Siyasette İddialar ve Siyasi Oyunlar: Gerçekler ve Algılar
Münir SAATCİ
Münir SAATCİ
Milletvekilleri Belediye Başkanlığına Aday Olmamalı
Vedat Bilgin
Vedat Bilgin
Veda zamanı
ANKARA
TWITTER'DA ANKARA GAZETESİ
FACEBOOK'TA ANKARA GAZETESİ
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ANKET
Türkiye'nin aktif dış politikasını nasıl buluyorsunuz?

Doğru Buluyorum
Yanlış Buluyorum
Fikrim Yok

Sonuçları göster Anket arşivi
ARŞİV
Ana Sayfa Teknoloji Kim Kimdir? Gündem Siyaset Ekonomi Asayiş Eğitim-Bilim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Dünya
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri