Ana Sayfa Teknoloji Kim Kimdir? Gündem Siyaset Ekonomi Asayiş Eğitim-Bilim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Dünya Spor Yerel Haberler
5 terörist etkisiz hale getirildi
5 terörist etkisiz hale getirildi
Antalya’da milliyet farkı alan firmaya 54 bin 694 lira idari para cezası
Antalya’da milliyet farkı alan firmaya 54 bin 694 lira idari para cezası
Tavuk eti ihracatına kısıtlama getirildi
Tavuk eti ihracatına kısıtlama getirildi
6 ilde “Mahzen-35” operasyonu
6 ilde “Mahzen-35” operasyonu
Anlaşmaların yürürlüğe girdiği tarihlerin tespit edilmesi kararı Resmi Gazete'de
Anlaşmaların yürürlüğe girdiği tarihlerin tespit edilmesi kararı Resmi Gazete'de
HABERLER>KÜLTÜR-SANAT
15 Mart 2017 Çarşamba - 12:13

Ankademi’deki iklim Türkiye’nin ihtiyacı

Hürriyet Ankara’nın “Ankademi: Şehir ve Üniversite” projesi kapsamında Hürriyet Ankara Haber Koordinatörü Deniz Gürel ve Doç. Dr. Zafer Savaş Şahin, Ankara Üniversitesi’nden sonra Hacettepe Üniversitesi’ne konuk oldu. H.Ü Rektörü Prof. Dr. Haluk Özen, “Öğretim üyesinin, öğrenci temsilcisinin her kon

Ankademi’deki iklim Türkiye’nin ihtiyacı

Hürriyet Ankara’nın ilkini geçtiğimiz hafta Ankara Üniversitesi ile başlattığı “Ankademi: Şehir ve Üniversite” projesinin ikinci adresi Hacettepe Üniversitesi. Hürriyet Ankara Haber Koordinatörü Deniz Gürel ve Doç. Dr. Zafer Savaş Şahin, Hürriyet Ankara ekibiyle birlikte Hacettepe Üniversitesi’nden geniş bir kadroyla Ankara’yı ve Hacettepe’yi konuştu. Toplantıya üniversite öğrencilerini temsilen Maliye Bölümü 3. Sınıf öğrencisi Yavuz Saher de katılarak yaşadıkları sorunları dile getirdi. Bu yıl Hacettepe Üniversitesi’nin 50. kuruluş yılı olduğuna dikkat çeken Rektör Prof. Dr. Haluk Özen, “Bu toplantının bu yıl olması da ayrı bir güzellik. Doğma büyüme Ankaralı olduğum ve Ankara’nın da giderek taşralaşması beni gönülden yaraladığı için bu projeyi duyunca çok heyecanlandım ve çok mutlu oldum” dedi. 

Hacettepe Üniversitesi için “Bundan 50 yıl önce gecekonduların olduğu bir yöreden çıkmış bir üniversiteden bahsediyoruz” tanımlamasını yapan Rektör Özen şöyle devam etti:

Doğma büyüme Ankaralı olduğum ve Ankara’nın da giderek taşralaşması beni gönülden yaraladığı için bu projeyi duyunca çok heyecanlandım ve çok mutlu oldum. Bu toplantının bu yıl olması da ayrı bir güzellik. Bu yıl Hacettepe Üniversitesi’nin 50. kuruluş yılı. Hacettepe Üniversitesi, Ankara’nın marka değerlerini oluşturan kurumlardan bir tanesi. Bu duruma sonucunda ne çıktı sorusuyla akademisyen çıktısıyla bakıyorum. Eğer İstanbul’dan, İzmir’den, Türkiye’nin gelişmiş yörelerinden ve kentlerinden öğrenci geliyorsa bu marka değerinin Ankara’ya da bir katkısı olmuştur, olmalıdır diye düşünüyorum. Bundan 50 yıl önce gecekonduların olduğu bir yöreden çıkmış bir üniversiteden bahsediyoruz. Hacettepe kurucumuz İhsan Doğramacı’nın çok büyük ileri görüşlülüğü ile başlamış, daha sonra Beytepe kampüsüyle taçlanmış bir üniversite. Kalite kurulu bize yaptığı değerlendirmede multidisiplinerlik açısından takdirlerini sunarak söyleyecek kelime bulamadıklarını söylediler. Aynı üniversitenin içinde tıp, sağlık bilimleri, mühendislik, sosyal bilimler, güzel sanatlar, konservatuvar, organize sanayinin içinde yüksekokul, teknokent, teknoloji transfer merkezi bir arada olması çok önemli bir şey. 21. yüzyılın bilime bakışı ve akademinin rolü açısından çok önemli.

TOPLUMSAL SORUMLULUK VURGUSU

Biz yönetime geldiğimizden bu yana iki kelimeyi sık anıyoruz. O da toplumsal sorumluluk. Üniversitelerin toplumdan kopuk olmamaları gerekiyor. Üniversiteler toplumun önünde toplumun sorunlarına zaman ayıran, onlarla o sorunları içselleştiren, onlarla çözüm bulmaya çalışan kurumlar olmadıkça toplumun üniversite algısını değiştirmemiz kolay olmayacak. Maalesef bugün toplumumuzun en azından bir kesiminin üniversitelerimizle ilgili algısının çok iyi olduğunu söylemek çok zor. Bizim bu konuda da çabalarımız var. Üniversite ve kampüs ne demektir Beytepe’ye gelmeden önce bunu bilmiyormuşum. Bir üniversite hocasıyım duygusunu Sıhhiye’de duyamazsınız. Doktor olduğunuz duygusunu duyarsınız ama öğretim üyesi olduğunuz duygusunu duyamazsınız. Bunu duymanız için işte burada alışveriş merkezinin önünde o çayırlarda veya o banklarda oturan gençleri görmeniz gerekir. Bu, üniversiteyi tamamen buraya toplamalıyız sonucunu doğurmuyor. Öyle ya da böyle bunun bir kısmı tesadüf bir kısmı çok bilinçli olabilir. Ama sağlık kampüsünün şehir merkezinde olması Hacettepe’nin kendi doğasıyla çok iyi örtüşüyor.

SAĞLIK KAMPÜSÜ ŞEHİRLE KOPMAMALI

Ayrıca orada eklemlenmiş tıp, eczacılık, diş hekimliği, hemşirelik, sağlık bilimleri fakültelerinin birbiriyle sinerjik etkisi olduğunu düşünüyorum. Tıp olduğu için diş hekimliği güçlü, diş hekimliği güçlü olduğu için eczacılık daha güçlü. O bağlantıyı koparmamamız gerektiğini düşünüyorum. Gerek mekanların artık çok sıkışması üniversitenin büyümesi nedeniyle Sıhhiye tarafında bir sıkıntı olduğunun bilincindeyim. Bu dengenin Hacettepe’ye bu özel konumun iki tarafa da yaşama şansı verdiğini görüyoruz. Örneğin artık hastaneler ve Sıhhiye için şehrin ortası filan diyoruz ama bir caz konseri M salonunda olmayı tercih ediyor, yani şehrin merkezini istiyor. Bu doğal yapı Hacettepe’nin de bir zenginliği, bu zenginliği yaşatmalıyız. Bu zenginlikte iki tarafın da eksikleri var bu eksikleri de iki tarafa da tamamlayıp ikisini de ideale yaklaştırmamız gerekir. Ama bu, doğrusunu söyleyeyim benim tek başıma karar vereceğim bir konu değil. Hiçbir rektörün böylesine hayati konularda üniversite ile ilgili karar vermemesi gerekir.

EGO’NUN YAKLAŞIMI BEKLEMEYİ AZALTTI

Rektör olmadan önce bana en acil sorun ne diye sorduklarında Beytepe’nin ulaşım sorunu demiştim. Bugün itibariyle Beytepe’nin ulaşım sorununu kökünden hallettik diyemem. Bir yıl öncesine göre gözle görülür çok ciddi bir değişim var. Bunu da çok rahatlıkla söylüyorum EGO’nun ve Büyükşehir Belediyesi’nin anlayışlı yaklaşımı ile bizim üniversite içindeki hatta otobüslerini artırması çocuklarımızın en azından yağmurda, karda kuyruk beklemesini azalttı. Otostop meselesine bakınca da otostop bizim kültürel kodumuza yerleşmiş bir şey olmuş. Rektör olarak tek derdim bu otostoptan dolayı benim öğrencilerime bir zarar gelmesin diyorum. Otostop bu riski getiriyor. Bu mesele bize sosyal bilimlerin ne kadar önemli bir bilim olduğunu yanlış adım attığımızı da öğretti. Mesela biz bir doktor ve cerrah kafasıyla o zaman otostop durakları yapalım, burada çocuklar biriksin ben bir kamera koyayım bindikleri arabaların plakasına sahip olayım diye çok da mantıksız olmayan bir şey yaptık, ama kimse gelmedi. Çünkü otostopun mantığında durakta durmak yok. Durakta durursan otostop olmuyor gibi bir sosyolojik gerçekle yüz yüze kaldık. İşin şakası bir yana benim evimde bu tarafta ben özellikle gece geç saatlerde çok rahatsız oluyorum. Bunu da kökünden çözmek şu anda sıfıra indirmek bana göre zor, ama eğer güzel öneriler varsa onu alıp onun üzerinden bir sistem uygulayabiliriz.

CSO 30 YIL ÖNCE ÖĞRENCİLERLE DOLARDI

38 bin lisans öğrencimiz, 7 bin 800 civarında da yurdumuz var. Elbette 38 bine 38 bin yurt diye beklemek doğru değil. İstemeyenler ve Ankara’da yaşayanlar olabilir ama bu rakamın yetersiz olduğu çok aşikar. Arsa fiyatlarının patlaması, kiraların da yüksek olması, üniversitenin yurt açısından kaynak bulamaması bir problem. Kredi Yurtlar Kurumu sayıyı inanılmaz artırdı Türkiye genelinde de böyle. Ama genel ölçekte öyle olmasına rağmen yerel anlamda ciddi eksikler var. Bu konuya ben Türkiye Cumhuriyeti devletinin en azından niyet olarak ciddi yaklaştığını biliyorum, hissediyorum, görüyorum, duyuyorum. Bundan 30 yıl önce bir cumartesi sabahı Ankara’da saat 10-10.30 Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) sadece ve sadece öğrencilerle dolardı. Çünkü CSO’ya bizim gibiler cuma akşamı giderdi. Çünkü cumartesi fiyat da düşüktü. Hala yaşıyor mu bilmiyorum kapıdaki Ali bey biletim yok diyeni de içeri sokar herkes o aralarda oturur izlerdi. Hacettepe Üniversitesi Senfoni Orkestrası da çabalıyor, CSO’nun kendisi de çabalıyor. Kaybolan, kaybolmaya yüz tutan, moda olmayan çok şeylerden bir tanesi de bu. İlla klasik müzik dinlenmezse orası çağdaş olmaz gibi bir düşünce içinde değilim sadece bir örnek olarak bunu paylaşmak isterim.

OTURMA MOBİLYASINA KADAR ÖZEL PROJE

Özeleştiriyi de güzel yapmamız lazım. Beytepe Kampüsü’nde 42 çeşit oturma mobilyamız varmış. Öğrencilerin açık mekan olarak kullandığı yerlerde Ziraat Bankası, Vakıflar Bankası, Çankaya Belediyesi, Yenimahalle Belediyesi ve plajdan gelenler gibi hocalarımız hepsini tespit etmişler. Hocalarım bir model olarak bizim otobüs durağımız nasıl olmalıyı anlattılar. Oturma mobilyaları bile binalarla konuşuyor olmalı, binaların felsefesiyle uyuşan şeyler olmalı. Hiç unutmayacağım bir fotoğrafı gösterdiler. 80 öncesi galiba edebiyat fakültesinin önünde bir oturma mekanı var ve bugünkülerden bin kat güzel ve oraya da uyuyor. Binanın bir parçası gibi. Hocalarımız dediler ki para olsa bile bunu kampüsün tümüne yapmayız. Biz bunun bir modelini bir yere yapalım oradan çocuklar, öğretim üyeleri geçsin beğensin, beğenmesin beğenmedikleri yerleri söylesinler biz ona göre geliştirelim büyüteceksek eleştirilerin üzerine yapalım. Bu işte üniversitenin bakış açısı. Bu bilimsel bakış açısı isterse sanatçı olsun, isterse matematikçi olsun her anlamda önemli. Sadece bu yapım sürecini bile öğrencilere bunun için yapıyoruz diye anlatabilirsek kazanım elde ederiz. Anne babanın yalan söylememelisin demesi ayrı şeydir yalan söyleme demesi ayrı bir şeydir. Yalan söyleyen bir anne babanın söylediğinden hiç bir zaman öğüt olmaz. Onun içini bilim adamının da sadece sözüyle değil inancını da öğrencilere aktarması lazım.

TÜRKİYE’DE BU TOPLANTIDAKİ İKLİME İHTİYAÇ VAR

Dışarıdan göründüğünün aksine rektörlük keyifli bir iş değil. Keyifli olduğunuz anlar da var. Onlardan bir tanesini bu toplantıyla yaşadım. Çünkü bu toplantı bu üniversitenin aslında nasıl bir üniversite olduğunu gösteriyor. Bilmem ne sınavında birinci olmak değil, bu üniversitenin öğretim üyelerinin ve öğrencilerinin rahatlıkla konuşabildiği eleştirebildiği övebildiği bir ortamdan bahsediyoruz. Türkiye’nin birçok kurumunda bu iklime ihtiyaç var. Sağlık bilimlerinin de bu ülkeye ve Ankara’ya katkılarını es geçmemek lazım. Realite olarak Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri ile anılıyor. Örneğine bir hocamız iç mekan uzmanı normalde erkek berberine gidiyor neredensin diye sorduklarında Hacettepe’deyim diye yanıt verince yarın bir hasta getireyim hangi bölümdesin yanıtını alabiliyor. Böyle bir algımız var. Bizim bu algıyla yaşayıp, bu algının getirdiklerini üniversitemizde kullanıp, o üniversitenin bütün komponetlerinden yararlanıp bunu hep beraber yukarıya çıkarmamız lazım. Bütün hayalim bu. Sağlık çok özel bir konu. Maalesef medya alanında inanılmaz bir bilgi kirliliği var. Satın alınmış sayfalarda özel hastanelerin uzmanlarına o sayfalar tahsis edilip lafı hastalıktan o hastanede yapılan bir tedaviye getirebiliyorlar. Bunun sunulduğu bir ortamda Hacettepe, kurulduğu gün, kurulduğu mahal nedeniyle topluma hizmeti bir öncelik olarak gören, olmazsa olmaz halde yapan, aslından hiç bir zaman uzaklaşmayan bir kurumdur.

NİZAMİYESİZ ÜNİVERSİTEDEN TOMA’YA

Ne kadar bozulursak bozulalım Nusret Fişek’in bu tıp fakültesine getirdiği, benim birinci sınıfta Hacettepe gecekondularında oturan o halkın çocuklarına hocamın sağlık muayenesi yapmasından başlayan 6 yıl boyunca şu anda ilçe o günlerde köy olan Akyurt’ta iki ay, o zaman köy olan Kahramankazan’da da bir ay çalışmamı içeren bir yerden yetiştim. Böyle bir yerden yetiştiğin zaman senin kadın öğretim üyen Bill Gates Vakfı’nın üniversitemize verdiği bir projeden arta kalan para ile Türkiye’de kadın sağlığı üzerine web üzerinden seminerler yaparak onlara o eğitimi vermeye, oradan aldığı parayı ki hiç azımsanmayacak bir para 5 bin dolar Hacettepe’deki kadın öğrencilerin gelişimi için bağışlayan öğretim üyelerinin varlığı buranın kuruluş felsefesi birbirinden ayrılamaz. Bu tesadüf değildir. Biz böyle bir üniversiteyiz. Buralarda eksikliklerimizi daha da yavaş yavaş tekrar yaşatmamız lazım. Aynı şekilde bu üniversitenin bir başka merkezi Suriyeli mültecilerin sosyal ve sağlık gereksinimleri için hem eğitim hem hizmet konusunda konumlanıyor. Böyle bir üniversiteden böyle bir fakülteden olduğunuz zaman rahatlıkla kemoterapi alan hastalarımıza klasik müzik dinletisi organize etmek de elbette ki bu kültürden yetişen öğretim üyelerinin aklına gelecektir. Gerçekten bu aksımızı bu ana damarımızı Ankara’yla, insanla olan duyarlılığımızı yan yana getirirsek hepsi bir bütün üzerinde duruyor. Benim rektör adaylığım web sayfamda halen kalkmadı diye biliyorum ben nizamiyesiz üniversite diyordum. Ama kader bana nizamiyenin önüne TOMA’yı koydurttu. Bunların hiçbirinin kalıcı olmadığına inanıyorum. Hepimiz kendi evimizin önünü temizlediğimiz zaman yapabileceğimizin en iyisini yaptığımız zaman hem örnek olacağız hem de bu ülkeye borcumuzun bir miktarını da geri vereceğiz. 
Hacettepe’yi Ankara’dan soyutlamak mümkün değil. Ülke bazında bazı şeyler yapıyoruz ama temelde Ankara’yı öne çıkarıyoruz. Şimdiye kadar ki hiçbir basınla olan toplantıdan ben bu kadar doyum alarak ayrılmamıştım. Bunun bir şekilde Bir yere değebileceğini hissediyoruz. Bunu bir de 16 üniversitenin akademisyeniyle konuşmak niyetiyle çıktığınız için de Hürriyet Ankara’ya teşekkür ederim.

 

 
Başkan Gökçek açıkladı: 'Gezi olaylarından sonra Bülent Arınç’ı başbakan yapacaklardı'
 
Uyuşturucu pazarına izin vermeyeceğiz
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Usta oyuncudan Shirley performansı
Sumru Yavrucuk'un ses getiren tek kişilik komedi oyunu Shirley, Yenimahalleli ...
Dünya Tiyatro Günü’nde ücretsiz temsiller
Devlet Tiyatroları, ‘27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nü ücretsiz temsillerle kutlayacak.
Çanakkale konseri
Çanakkale Zaferi’nin 102’nci yılı nedeniyle Kültür ve Turizm Bakanlığı ...
 
40 öğrenciden 143 eserlik sergi
Büyükşehir Belediyesi Meslek Edindirme Kursları (BELMEK) öğrencilerinin ...
Sufi geleneğine caz yorumu
Tunuslu caz sanatçısı Dhafer Youssef, son albümü ‘Diwan of Beauty and ...
Kız öğrenciler okusun diye salon doldu
Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği, kız öğrencilerin eğitimlerine destek ...
 
Geyşalar renk kattı
Dünyanın dört bir yanından Ankara’ya gelen TED Ankara Koleji’nin 1990 ...
Kenan Doğulu Ankara'dan başlıyor
Kenan Doğulu, yıllar içerisinde müzikseverlere sunduğu birçok hit parçasının ...
Herkesin gerçek yüzü ortaya çıkıyor
Rossini’nin tek perdelik Il Signor Bruschno (Bay Bruskino) operası, 8 ...
 
ANKARA GAZETESİ
YAZARLAR
Oylum DEMİRAY
Oylum DEMİRAY
Bahçeli ayıp etti
Durak Avcıoğlu
Durak Avcıoğlu
Hrant Dink Cinayeti ve Hukukun Üstünlüğü: Siyasi Manipülasyon ve Toplumsal Bölünme
Erkan Zorlu
Erkan Zorlu
İşsizlik ve Enflasyon Arasında İnce Bir Denge
Dilek YILMAZ
Dilek YILMAZ
Siyasette İddialar ve Siyasi Oyunlar: Gerçekler ve Algılar
Münir SAATCİ
Münir SAATCİ
Milletvekilleri Belediye Başkanlığına Aday Olmamalı
Vedat Bilgin
Vedat Bilgin
Veda zamanı
ANKARA
TWITTER'DA ANKARA GAZETESİ
FACEBOOK'TA ANKARA GAZETESİ
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ANKET
Türkiye'nin aktif dış politikasını nasıl buluyorsunuz?

Doğru Buluyorum
Yanlış Buluyorum
Fikrim Yok

Sonuçları göster Anket arşivi
ARŞİV
Ana Sayfa Teknoloji Kim Kimdir? Gündem Siyaset Ekonomi Asayiş Eğitim-Bilim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Dünya
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri