Giriş
Gazze Şeridi'nde 2023 yılından bu yana devam eden askeri operasyonlar, uluslararası toplumun hukuki ve ahlaki sorumluluklarını yeniden gündeme getirmiştir. Özellikle sivillere yönelik orantısız güç kullanımı, insani yardımın engellenmesi ve altyapının tahrip edilmesi gibi uygulamalar, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) yetki alanına giren ciddi ihlaller olarak değerlendirilmiştir. Bu çerçevede, UCM'nin 21 Kasım 2024 tarihinde İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında çıkardığı tutuklama karararı, hem hukuki hem de diplomatik boyutlarıyla Almanya gibi Roma Statüsü tarafı ülkeler açısından önem arz etmektedir.
Uluslararası Hukuk Çerçevesi: Roma Statüsü ve Yükümlülükler
Almanya, 2000 yılında Roma Statüsü'nü onaylamış ve bu bağlamda UCM yargı yetkisini tanımıştır. Roma Statüsü'nün 86. ve 89. maddeleri, taraf devletlerin Mahkeme ile tam iş birliği içinde olmasını ve tutuklama emirlerini yerine getirmesini zorunlu kılmaktadır (International Criminal Court, 1998). Bu durumda, Netanyahu'nun Almanya'ya davet edilmesi ya da Almanya topraklarına ayak basması halinde Berlin yönetiminin hukuki bir zorunluluk olarak tutuklama kararını uygulaması gerekir. Aksi takdirde, Almanya hem Roma Statüsü'ne aykırı davranmış olur hem de uluslararası sorumluluk altına girer.
Gazze'de Savaş Suçlarına İlişkin Bulgular
UCM Başsavcılığı tarafından kamuoyuna yansıtılan bulgular, Gazze Şeridi'nde özellikle sivillerin hedef alındığı, temel yaşam kaynaklarının -su, ilaç, gıda- sistematik olarak engellendiği, çocuklar ve kadınların orantısız şekilde etkilendiği bir askeri strateji izlediğini ortaya koymaktadır (Anadolu Ajansı, 2024; American University, 2024). Bu eylemler, Roma Statüsü Madde 7 (insanlığa karşı suçlar) ve Madde 8 (savaş suçları) kapsamına girmektedir.
Almanya'nın Politik Tavrı ve Ahlaki Sorumluluk
Netanyahu hakkındaki tutuklama kararının ardından Almanya'da, Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) lideri Friedrich Merz'in Netanyahu'yu Almanya'ya davet etme niyetini kamuoyuyla paylaşması, diplomatik açıdan ciddi tartışmalara yol açmıştır. Bu girişim, sadece UCM kararlarını göz ardı eden bir eylem olarak değil, aynı zamanda Almanya'nın II. Dünya Savaşı'ndan sonra benimsediği "bir daha asla" ilkesiyle de çelişmektedir.
Silah sevkiyatını sürdürmek, sivil katliamlara sessiz kalmak ve üstüne bir de savaş suçlarıyla itham edilen bir lideri misafir etmeye hazırlanmak, Almanya'nın sadece hukuki değil, aynı zamanda ahlaki meşruiyetini de zedelemektedir.
Sonuç ve Öneriler
Almanya, uluslararası hukuka bağlılığını sadece söylemde değil, eylemde de göstermekle yümkülüdür. UCM tarafı bir devlet olarak, Netanyahu'ya yönelik tutuklama kararını uygulamak Almanya'nın hukuki zorunluluğudur. Bu doğrultuda atılması gereken adımlar:
Netanyahu’nun Almanya’ya davet edilmesi, hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından tutuklama emri bulunan bir liderin meşrulaştırılması anlamına gelir ve bu durum, hem uluslararası hukuka hem de Almanya’nın insan hakları temelli dış politika ilkelerine açıkça aykırıdır.
Netanyahu'nun Almanya'ya daveti derhal iptal edilmelidir.
İsrail'e yönelik silah sevkiyatı askıya alınmalıdır.
Almanya, Gazze'deki sivil halka yardım ulaşması için aktif diplomatik girişimler başlatmalıdır.
Tarih, yalnızca suçu işleyenleri değil, bu suç karşısında sessiz kalanları da hatırlayacaktır.
Prof. Dr. Dr. Ümit Yazıcıoğlu
Kaynakça
International Criminal Court (1998). Rome Statute of the International Criminal Court. Lahey.
Anadolu Ajansı (2024). "UCM Netanyahu ve Gallant için tutuklama kararlısını yayımladı."
American University (2024). War Crimes and Accountability in Gaza.
Wikipedia (2024). "International arrest warrant issued for Israeli leaders" (erişim tarihi: Nisan 2025).