Son dönemde Türkiye siyasetinde gözlemlenen bazı tutumlar, makam sahibi olmanın anlamını yitirdiği bir döneme girdiğimizi düşündürüyor. Daha önce Urfa’da yaşanan olayda, eski Maliye Bakanı Nurettin Nebati’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında kendine bir yer bulmaya çalışması, siyaset dünyasında yadırganan bir tavır olarak öne çıkmıştı. Benzer şekilde en son yaşanan, Ak Parti’nin kuruluş yıl dönümü törenlerinde, eski bakan Sema Ramazanoğlu’nun Cumhurbaşkanına yakın durabilmek için sergilediği davranış da toplumda büyük tepkilere neden olmuştu.
Bu tür davranışlar, sadece bireysel bir çaba olarak görülmemeli. Türkiye’de son yıllarda sıkça gördüğümüz, özellikle siyasette makam sahibi olmuş kişilerin Cumhurbaşkanı ile aynı karede görünme arzusu, derin bir problematiğe işaret ediyor. Bu tür davranışlar, liyakatsizlik sorununun bir yansımasıdır. Eski başbakanlık, bakanlık gibi yüksek makamları elde etmiş kişilerin dahi böyle bir yarış içine girmesi, aslında Türkiye siyasetinde bir ‘güç’ problemine işaret ediyor.
Mesaj Verme Çabası mı?
Bu yarışın asıl amacı nedir? Cumhurbaşkanına yakın durarak bir mesaj mı veriliyor? Elbette ki bu tür görüntüler topluma bir mesaj verme amacı taşıyor. Ancak bu mesajın halk nezdinde nasıl algılandığı da önemli bir soru işareti. Toplum, bu tür tavırları yadırgıyor. Bu davranışlar, halkın gözünde siyasetin iç yüzünü ve makam sahibi kişilerin nasıl bir ‘güç yarışı’ içinde olduklarını daha net bir şekilde gösteriyor.
Makam Sahibi Olmanın Anlamı Yitiriliyor
Asıl üzücü olan ise, başbakanlık, bakanlık gibi önemli makamları elde etmiş kişilerin, hala Cumhurbaşkanına yakın olma çabası içinde olmaları. Bu durum, makam sahibi olmanın anlamını yitirdiği bir döneme girdiğimizi gösteriyor. Cumhurbaşkanına yakın durmak ya da onun gölgesinde kalmak, makamların içini boşaltan bir davranış olarak görülüyor. Oysa ki, zaten bu makamlara gelmiş olan kişilerin, liyakat ve başarılarıyla öne çıkmaları beklenir, bir ‘görüntü’ yarışıyla değil.
Çöküşün Göstergesi mi?
Bu tür görüntüler, siyaset dünyasında bir ‘çöküş’ yaşandığını da gösteriyor. Makamların anlamını yitirdiği, liyakat yerine yakınlığın öne çıktığı bir düzen, Türkiye’nin geleceği için endişe vericidir. Bu çöküş toparlanmadan, ülkenin daha iyi bir yere gitme şansı yok gibi görünüyor. Her alanda yaşanan bu inkıraz, ne yazık ki toplumda derin bir üzüntüye sebep oluyor.
Ve nihayet diyoruz ki, siyasette ve toplumda yaşanan bu görüntü yarışı, güç ve makam algısının yanlış bir yöne evrildiğini gösteriyor. Liyakat ve başarı, yerini kişisel çıkarların ön plana çıktığı bir yarışa bırakmamalı.