Yılın üçüncü çeyreğinde Türkiye yüzde 11.1 büyüyerek bir dünya rekoru kırdı.

Bunu da henüz bir darbe teşebbüsünü atlatmışken başardı.

Suriye içsavaşı devam eder, DEAŞ ve PYD üzerinden kirli planlar uygulanır, FETÖ ile mücadele sürer, Türkiye ekonomisi üzerine operasyonlar çekilirken böyle bir performans azımsanacak bir başarı değildir.

Siyaset, güvenlik ve ekonomi üzerinden gelişen güç mücadelesi, bu üç alanın 2013’ten beri olağanüstü hareketlenmesine yol açtı. Bu hareketlenme, maalesef siyaset ve etik kurallar çerçevesinde yaşanmadı. Hatta bu çerçeve özellikle tahrip edilmeye, kriminal bir sahaya çekilmeye çalışıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümetimiz, MHP’nin de verdiği milli destekle bu beka sürecinde çok iyi bir performans sergiledi. Öyle ki, 15 Temmuz’u yaşayan bir ülke, pazartesi günü itibarıyla her şeyi tıkır tıkır çalışan bir ülke olmayı başardı. Hedeflenen “yönetilemezlik sorunu” ortaya çıkmadı. Burada oyunları gören ve algı operasyonlarına prim vermeyen aziz milletimiz birinci aktör oldu.

Son olarak bir milyona yakın çalışanı ilgilendiren taşeron düzenlemesi de Meclis’ten geçti. Böyle büyük bir sorunu AK Parti Hükümeti verdiği sözü tutarak çözdü. Böylelikle sadece makro ekonomi ve büyük kurumların değil, çalışanlarımızın, düşük gelir gruplarının da önceliği olduğunu bir kez daha gösterdi.

Tabii ki ekonomide dezavantajlı kesimlerin, esnafların, işçilerin, emeklilerin beklentileri devam etmektedir. Bu beklentilere duyarlı olan ve talepleri yerine getirme kapasitesine sahip siyasi aktör ise 16 yıl sonra hâlâ AK Parti’dir.

Ancak, sağduyulu vatandaşımız da görmektedir ki, kan gölüne dönmüş bu coğrafyada, insanlar Suriye’de olduğu gibi ülkelerini kaybederlerken, hayatın olağan akşını devam ettirmek, operasyonlara karşılık vermek, darbe atlatmak, terörle son derece başarılı bir mücadele vermek, ülkesel bütünlüğü, toplumsal barışı korumak gerçekten “mucizevi” terimini hak eden bir başarıdır.

Türkiye içeride birlik ve beraberliğini koruduğu müddetçe asla başarısız olmayacak, bilakis, krizleri fırsata çevirerek çok farklı bir düzeye ulaşacaktır.

CHP ve HDP’nin durumu ortadadır. Türkiye’nin kaybetmesine, işlerin kötüye gitmesine dönük oyun kurgulayanlar kaybetmiştir.

2019 seçimleri de bu manada sıradan birer seçim olmayacaktır. Türkiye diriliş ile fetret arasındaki bir tercihi oylayacaktır.

Bu söylediklerim siyasal bir manipülasyon değil, gerçeğin kendisidir.