Ana Sayfa Teknoloji Kim Kimdir? Gündem Siyaset Ekonomi Asayiş Eğitim-Bilim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Dünya Spor Yerel Haberler
Kamuda tasarruf paketi açıklanıyor
Kamuda tasarruf paketi açıklanıyor
Avusturya Dışişleri Bakanı Schallenberg, Türkiye'yi ziyaret edecek
Avusturya Dışişleri Bakanı Schallenberg, Türkiye'yi ziyaret edecek
“Çember-18” operasyonlarında 4 bin 995 şahıs yakalandı
“Çember-18” operasyonlarında 4 bin 995 şahıs yakalandı
Meteoroloji’den kuvvetli yağış uyarısı
Meteoroloji’den kuvvetli yağış uyarısı
Mercek-18 operasyonunda 4 şüpheli yakalandı
Mercek-18 operasyonunda 4 şüpheli yakalandı

Ahmed F. YÜKSEL

DUYGULARIN ÖLÜMÜ
12 Aralık 2012 Çarşamba

Kimyanın biyolojiye uygulanmasına büyük önem veren ve Laplace ile birlikte suyun hidrojenin yanmasısonucu olduğunu ortaya koyan ünlü Fransız kimyacı Lavoisier’in çok anlamlı bir teorisi daha vardır.
Sanırım biliyorsunuzdur...
“Varolan şey yok olmaz, yok olan bir şey de varolmaz.”

Gerçekte var olduğu düşünülen bir şey sonradan yok olabilir mi?
Yani böyle bir düşünce gerçekçi oluyor mu?
Şayet yok oluyorsa, bu onun daha önceden hiç var olmamış olduğu anlamına mı gelecektir?

Bu sorular aslında insanlar arasındaki ilişkilere, birlikteliklere şekil veren “mutlak değerler” gibi kabul edilen duyguların varlığı ile önem kazanmaktadır.
İyilik, cesaret, hoşgörü, cömertlik veya düşmanlık gibi, toplumun öngördüğü bu ‘konvansiyonel’
duyguların, belirli düzeylerde, dostlukları pekiştirdiği veya azalttığı ya da tamamen ortadan kaldırdığı görülmektedir.
Bireysel anlamda sevgiyi, dostluğu yansıtan oluşlar, bir terkip halinde yaşamak zorunda kalan insana yardım elinin uzatılması veya o kişinin destek bulma ihtiyacının karşılanması değil midir?
Doğal olarak bireyin kendini güvende hissetmekten başka bir hakkı yoktur.
Bu şartlarda sırtını bir yere veya topluma dayayabilmek için böyle bir ortamı kendisi yaratacak ve ona bağlanacaktır.

Ancak ölüm gelip çattığında, dünyevi değerlerin asla geçerli olmadığını, değişen günü birlik duyguların hiçbir şey ifade etmediğini algılayan insan, bu anı, ilk etapta tüm korkunçluğu ile yaşayarak şok geçirir.
Duygularıyla yaşadığı yıllar boşa geçmiş, kozası içinde yaşadığı hava onu bir robot haline getirmiştir.
Diğer taraftan, Mutlak değerlere yaklaşabilmenin ise alternatif hareket tarzı vardır. Allah’ın sonsuz, sayısız güzelliklerini bu bedende yaşamanın gereği, insanın kozasını ören şartlanmaları ve toplumsal olayların getirileri ile uyumlu bir yaşamı terk etmektir...
Bireyin şartlanmalar, değer yargıları, yorumlar ve kalıtımsal yollarla çevresinde ördüğü bu değerler dünyasında bocalaması sonucunda, kendindeki boşluktan Mutlak olana yöneltmesi gerekecektir.
Sevgiyi doyasıya yaşayanın avantajlı tarafı, varsayımsal olan bu değerleri kendiliğinden fark ederek, bağımlılıklarından kurtulma yolunu seçmesidir.

Bizler, varsayılan değerlerin gerçek yüzleri ortaya çıkıncaya değin, kozamızda yarattığımız “kendi alemimiz” de evrensel anlayıştan uzak bir dünyada yaşayıp gideriz.
Bir döneme kadar, kesitsel algılama araçlarına dönük biçimi ile yaşama adapte olmaktan yani
zorunluluktan, ayrıca toplum ilkelerine karşı koyma cesaretini gösterememekten veya boş vermişlikten dolayı mahkum olan bireysel bilinç, asli yapısına, gerçek kimliğine özgürlük anlayışı ile tırmanarak kavuşur.
Özgürlük yolunda, korkular, elemler, acılar veya geçici zevkler varlığını kaybeder, geçersizleşir.
Neticede, konvansiyonel, alışılmış, bildik beşeri kavramlar artık yok olur.
Birey renksizleşmiş, en yakın dost bildiği ile can düşmanı kabul ettiği karışmış varlığına ayna olmuştur.

Yani,
Aynaya bakan kendini görür.
Ayna kalkar, kendi kalır.

Tasavvuf ilmi bu konuma yaklaşım sağlayabileni şöyle tarif ediyor;
Allah insana aynadır,
İnsan Allah’a aynadır.

Dünyada sahip olduğu yaşam enerjisiyle, uzlaşılmış değerlerden kopma yolunu seçen,
birey “yok olan şey var olmaz” düşüncesiyle ebediyete kadar mutlu oluşunu devam ettirecektir.

Hz. Resulullah;
Bu anlamdaki yokluğa “Fakr iftiharımdır.” diyerek noktayı koyuyor.

Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
ANKARA GAZETESİ
YAZARLAR
Oylum DEMİRAY
Oylum DEMİRAY
Siyasette Yapay İsimler
Dilek YILMAZ
Dilek YILMAZ
MİT hainlere darbe vurmaya devam ediyor
Durak Avcıoğlu
Durak Avcıoğlu
Tasarruf Tedbirleri Çok Yerinde
İlker Tosun
İlker Tosun
Hayırdır; neler oluyor Ankara'da?
Erkan Zorlu
Erkan Zorlu
Sığır beyni taşıyan bir zavallının düşündürdükleri
ANKARA
TWITTER'DA ANKARA GAZETESİ
FACEBOOK'TA ANKARA GAZETESİ
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ANKET
Türkiye'nin aktif dış politikasını nasıl buluyorsunuz?

Doğru Buluyorum
Yanlış Buluyorum
Fikrim Yok

Sonuçları göster Anket arşivi
ARŞİV
Ana Sayfa Teknoloji Kim Kimdir? Gündem Siyaset Ekonomi Asayiş Eğitim-Bilim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Dünya
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri